4 Nisan 2010 Pazar

beş nisana çeyrek kala.

Bu yazıyı neden yazdığımdan bahsetmek istemiyorum sadece değer verdiğim bir erkeğin buna vesile olaması sebebi... zamanında değer verdiğim aslında, şu an benim için pekte bir şey ifade etmeyen sadece anımsadığımda " çok iyiydik" diyebileceğim biri yüzünden bir kaç senedir yazıyorum bu yazıyı..tabi hiçbir sene bu tür bir açıklamaya girmemiştim, bu sene
biraz değişiklik yapıp nedenlerinden de bahsetmem gerektiğini düşündüm...

İlk defa bir müzik grubuna tam anlamıyla sahip olmayla başladı bu macera aslında...
sonradan " KDC " şifrelerini çözerek...
sabahlara kadar dinlenip, en olmayacak şarkılarında ağlayarak başladı bu yaşanmışlık.

Donald hakkındaysa fazla bir şey yazamıyorum artık, bana onun
hakkında yeni ilhamlar veren güzel kokulu bir insana sahip oldum...
aslına bakarsanız şimdi sadece onun için yazıyorum... onun o safça sevgisi için , çıkarsız...

Ben ablamın aşkı mercury ile büyüdüğümden ailemin "geçecek
kızım, bu da geçecek" dediği sözleriyle büyüdüm... geçmek yerine kuvvetlenen dönemlerdeyse "sanırım bende hiç geçmez bu sevgi" diye yineledim kendi kendime...evet geçiyormuş, demek ne kadar acı versede size, içinizde bıraktığı gizli anlamlar yetiyor... geride kalanlarda olan ve hep içlerinde tuttukları gizli aşklar gibi aslında.

bir şeye tam anlamıyla sahip olamayaşınızın, dokunamayaşınızın verdiği bu his size onu sürekli yaşatma arzusu veriyor.
Hayat garip sürekli bundan bahsediyorum ; sevişmek
isteyebileceğim, evlenmeyi düşünebileceğim tüm erkeklerin ölü olması artık tam anlamıyla aklımda ütopik erkeği yarattığımın bir gerçeği..

sevincimi maruz görün ama bulduktan sonra ölmemeleri, aslında hep ölü olmaları da benim bahtsız olmadığımın göstergesi oluyor... içten içe bunu hissediyorum yani.

konu şu ki; donald hayatımda sahip olabileceğim ilk insandı, ama ne yazık ki her insan gibi sahibi olabileceğim tek insanın o olmadığını anladım...
sesini duyduğumda tüylerimin ürperişi,
hatta ezbere söyleyebildiğim ingilizce şarkıların genelinin sahibi olması da bunun azıcıkta olsa bir köşesinden göstergesidir...

geçenlerde kendi kendime söyledim, şahit olanlar vardı...

sürekli düşünüp olaydı, söyle olurdu böyle olurdu gibi
varsayımlardan konuşmaktan çok sıkıldım...
Donald olsaydı yine benim olmazdı ve yaratıcığı körelmesede grunge'ın miladının dolması onu içine kapanık yapmış olurdu,
ve sanıyorum ki biz bu halimizden daha üzgün olurduk...
şimdi tam da zirvedeyken, kafası kıyakken ölmesi ya da öldürülmesi bir yandan iyi olmuş diyorum.

sevmiyor muyum?

elbette seviyorum, dinliyorum ve hala bazı geceler sahibi olduğum bayrağını öpüp yatıyorum...
Ama zamanın değiştiğini ve grunge'ın bir yerlerde ölü bulunduğunu gerçeğini değiştirmiyor...

sevgilime ,oğluma ,babama,

kızından.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder