11 Mart 2009 Çarşamba

benden bir parça sana...

şimdi düşündümde,
hayatım boyunca birilerine küstüm,
kırıldım,
anlamını bilmediğim saçmalıklarda bulundum,
"barışırsıııın" dediler; "ı" yı birde uzattıklarında,
"Asla!" diye çıkıştım en ünlemlisinden,
geriye dönüp bakmayı bir kenara at , gözümün önünde olan olaylarda bile ben hep bağışlayıcı oldum...
bu bana annemden geçen bir huy olmalı,
"kin tutmamak"...
ablamla bağıra çağıra yaptığımız kavgalar sonunda otuz dakika, bilemedin bir saat sonra evde hiç birşey olmamış gibi şakalaşmaya ve tabi birbirimize laf sokmaya başlarız..
annemler; üç kız kardeşler..
onlarda da hep böyle olmuş..
bu konuda annemize çekmişim..
hiç şikayetçi değilim..
ama bazen hiçte hak etmediğim bi yerde bana öyle laf söyleyenler oluyorki,
bu dayanılmaz bi acı veriyor,
çünkü ben insanları çok önemsiyorum,
çok değer veriyorum,
onları olmadıkları kadar yüceltiyorum...
çabucak güvenmiyorum,
ama çabucak bağrıma basıyorum...
asla, asla dememem gerektiğini öğrendim ben,
dört , beş sene önce izlediğim bir filme kızı annesine diyordu..."asla, asla deme!" o günden beri aklımın bir köşesinde üzeri tozlarla kaplı bir şekilde yerinden memnun hiç kıpırdamadan duruyor..
bu aralar onu olduğu bölmeden çıkardım ve üzerindeki tozları üfledim,
tozlar gidip kıskançlığımın üzerini örttü...
şimdi rahatladım,
ve nefes aldım..
Ağlamayan ve hiç üzülmeyen bir insan olmadığını biliyorum,
sanırım üzerimdeki bu aptal rahatlığın sebebide bu...
bunu bilmeseydim, yani bir yerlerde hiç ağlamayan, kalbi kırılmayan bir insan olsaydı...
sanırım yıkılırdım ve nerde olursa olsun onu bulur ona sorardım..."nasıl yapıyorsun?"
muhtemelen cevabı olmazdı bana,
bende onun yerinde olsaydım cevap vermezdim bana...
bencilliğimin son doruklarına ulaşır, bu mükemmelliğin sadece benim olması için araya aracı sokmadan Tanrıya yalvarırdım..
bu meziyeti sadece bana verdiği için.
Ağlamak demişken ben babamı ilk defa dedem öldüğünde ağlarken gördüm, amcalarımıda...
kötü bi sahneydi o an babamında bi insan olduğunu anlamıştım,
onu Robot yada super kahraman sandığımdan değildi insan sanışım...
Sadece babaydı o en güçlü olan ve oda babasını kaybetmişti en güçlü olan...
bu aralar böyle şeyler düşünüyorum, hiç hoşumada gitmiyor..
-karışık meyve aromalı sakız;
hayatta böyle değil mi aslında?
nerden nereye geldin diyebilirsin ve saçma bir düşünce gibi gelebilir en başında-ve belkide en sonunda da -,
şekeri bittiğinde ,ya çenen yorulduğunda yada yanağını dudağını ısırdığında sakızı çıkarıp atarsın -yada sıra altına yapıştırırsın- derste dil altında saklarsın, tenefüslerde doyasıya çiğnersin,
ezersin, bükersin, kemirirsin,bir ucu dişlerin arasında bir diğer ucu işaret parmağınla baş parmağın arasında çeker durursun,
iliğini kurutursun hayatın,
her gün yeni anlamlar yüklemek için kendinle yarış haline girersin,
Asla , Asla dememeye karar verirsin,
"Asla bunu yapmam!" dersin,
"asla, barışmam!" ... vs vs
bazen tutarsın sözlerinide ,genelde boşuna kullanmış olmaz mısın cümlelerini?
boşuna tüğ biter dilinde...
Sakızı istemediğin halde çiğner,
suyu susamadığın halde içersin...
Aslında çoğu zaman adımlarını sadece yürümüş olmak için atarsın...
Ayağına bi sakız yapışır ve başkalarının hayallerine dalar gidersin..
-asla böyle dolaşmam, bir buz bulmalı ve bu lanet şeyi ayağımdan çıkarmalı!
-"asla,asla deme"...biz farkında olmadan ayağımızın altına ne kirler bulaşıyor..

18:19 11.03.2009
DA

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder