29 Kasım 2008 Cumartesi

daha fazla...

...
Daha fazlasını ver bana,
sahıp oldugum dan fazlasını,
yirmidört saatten fazlasını ver bana,
ruhundan daha fazlasını,
bedeninden de fazlasını ver bana,
sahip oldugum tüm aşkların buyugunu ver bana,
en tiz sesten,
en bariton sesten fazlasını ver bana,
herseyı,
hepsini,
göz yaşlarını ,gulusleri...
evet...
hepsini ve seni var eden herşeyi,
daha fazlasını ve daha anlamlılarını ver bana...
herkesden biraz daha fazla ver bana...



29. kasım . 2oo8
D.A
00.13

28 Kasım 2008 Cuma

bilinmezlik

ınsanların çözüldüğünde kaybettıklerı büyülerini geri kazanmaları ıcın bır seyler yapmaları lazım...acılen hemde ve tek bı çözüm yoluyla... benim gözümde tekrardan bilinmezliğe kavuşmalı... ve tekrardan,
tekrardan ıste...
güzel,
güzell,
güzelll...

bilinmezlik her ne kadar çagresızlık gıbı görunsede , garıp bır cekıcılıgı vardır...
garıptır...
bilinmezlik...


28 kasım 2008
D.A

24 Kasım 2008 Pazartesi

. gülmek kutsaldır, ağlamak daha kutsaldır, güldüren tanrıdan b' parca, ağlatan kendini bilmez soytarıdır...

23 Kasım 2008 Pazar

kadın olmak zor bu devirde.






p.s: bundan önceki devirlerde olduğu gibi.

22 Kasım 2008 Cumartesi

tanrı?

-Tanrı var mı?

-var...ama pek sevmiyor ınsanlarla yüz göz olmayı ...asosyal,birazda bencil ve kinci,Tanrı varda, olmasa daha mı ıyıydı bilmiyorum.tanrı var evet evet var.ama nerde ve suan kiminle sürtüyor hıc bılmıyorum.


19:55 22.11.2008
Da
sonunda kavuştum nikon'uma...reklam yapmak ayıp mı?.evet. ama sevincimi paylaşmamam daha ayıp olurdu.nokta.

20 Kasım 2008 Perşembe

...

tek umut ışığıda söndü,
tek umut ışığı.

Odanın bir köşesinde,
karnıma doğru çekmeyi başaramadığım ayaklarımla,
bağdaş kurmuş oturuyorum.

Üstümden geçilmiş hissediyorum,
ayaklar altında paralanmış,
İnsanların dışladıgı bir kafir,
Bazılarının kucak açtığı bir Anarşist bir Romantik,

Bense hiç bir tanımı yakıştıramamıştım kendime.
Ben sadece kelimelerde var olmuştum,
Cümlelerden dört duvar örüp,
Kırık kalp parçalarıyla Çatımı yapmıştım,
Sızdırsada yağmurlu havalarda!


20.11.2oo8
D.A

19 Kasım 2008 Çarşamba

benim gerçeğim

uyuyor muyum?
uyuyorum.

dunyama dönuyorum
bana ait olan,
gercek dunyaya dönuyorum ...

başkalarına göre gerçek olmayan.
anlamsız boş kelimeler ve fazladan verilmiş boşluklarla yazıyorum...


bu dünyayı sevmiyorum,
uyuyorum,
gerçege kavusuyorum,
yazıyorum,
sadece bir düş.

umutsuzum,
beklentilerim hıc olmayacak,
ve yazıyorum,
aslında uyuyorum,
suan uyuyorum,
uyandıgımda bu yazı olmayacak,
ve ben buna benzer bır yazı yazmaya çalışacağım.

uyanıyor gibiyim,
ses çıkarma lanet köpek,
sende sus anne...

uyumaya devam edıyorum,
ruhumla dolaşmaya başlıyorum cihangir sokaklarında,
aslında hıc öyle bıldıgın gıbı bır yer degıl.

uyuyorum ama bu sefer bende emın degılım uyudugumdan,
burda mutluyum,
kabuslar görsemde arada,
burda mutluyum,
gercek bu...
anlatılmaz olan,
aslında herkesın ıstedıgı bu...

"neden cok uyur ınsanlar" dıye sormadın mı hiç?
ruhlarını özgür bırakmayı seven ınsanlar çok uyur,
gerçek kimliğini bilen insanlar,
gunun sonundaki yorgunluk bır armagan sana aslında ,
başını yastığa koydugunda,
ve ruhun evine kavuştugunda...

hayat güzel aslında.
uyudugun zaman gerçekleşsin tum afetler ve savaşlar,
kıyamet kopsada açmasam gözlerimi,
ve kalkınca unutmasam bu satırları...

suan içinde bulundugum hayat güzel aslında...
özgürce dolaştıgım ve
hiç bir şeyin göründüğü gibi olmadığı dünya,
mükemmelliğe yakın aslında!...

18:38 19.11.2008

Da

....
bekleyişlerim tükendi,

belki yıllar sonra ,

belki gökyüzünde...

charles gibi..."ilgilenmiyorum" diyebildikten sonra...

bir kere daha,

ama cesaretimi topladıktan sonra!...



17 Kasım 2008 Pazartesi

1. gün büyük hezimet! ...

15 Kasım 2008 Cumartesi

.intihar etmeme sebep olamayacak kadar basit sözlerin,intihar etmeye tenezzül etmeyeceğim sığ bir dere gibi,şuan suya atılan şaraplardan kafa bulan yavaş yavaş su yüzeyine çıkan balıklar gibiyim...

11 Kasım 2008 Salı

lanet olası Adam,

16:25 11.11.2008
bak şimdi...
lanet olsun tam bi sene geçmiş ilk kutladıgım "dunyaya gelıs gunu"nden bu gune,
konuşmadıgımız gunlerden tutta,
delı gıbı messenger başında beraber sabahladıgımız günlere kadar toplamında bır sene gecırdık...
bır bucuk dıyelım en ıyısı...
şu yazılarımızda gizlediğimiz sevgimiz ve ruhlarımızın bır noktada hep yan yana durması nasıl bı bağlılık yaratıyor aramızda,
nasıl cumleler kurduruyor bana bılemezsın...ucuza kaçıp sana lügatımdaki en pahalı sözcuklerden demetler yapıyorum bu özel gun için sadece sana...
noktalarım ve vırgullerımle , noktasını koymadıgım "i" lerimle...
suan sadece sana yazıyorum,
sadece var olusuna ve dogusuna içinde kelımeler olan kadehimi havaya kaldırıyorum...
şu şarkılarda oldugu gıbı hayatımın yırtıldıgı noktada gırdın hayatıma,
önce yapıştır ve ıyıleştırdın... en saglam yapıştırıcılardan ıyı geldı "radiohead" dinlemek senle...

lanet olası herif,
ben bir bucuk senede kımseye bu kadar fazla deger vermedım verıcegımıde sanmam.
cumlelerinde , zihninde ve hatalarında var oldugum surece bende hep var olacaksın ,
hiç seni silip atamayacağım sürekli "5 dakika daha" dermişçesine sana günler , aylar ayıracağım...
şu hayattan ne kadar nefret ettıgımı bılıyorsun,
ne kadar dayanılmaz geldıgını bana,o yuzden nasıl "ıyıkı bu dunyaya geldın peace'm" derım sana,sevmıyor olurum o zaman seni...

daha ıyı ,daha anlamlı ve daha delici bir söz bulmalıyım sana söylemek ıcın , "iyiki geldin ruhuma peace"...iyiki mutlu ettikten sonra acılarda cektirdin ,
iyiki sadece ınsan oldugunu anlamamı sagladın.
ve ıyı kı sanal dunyamızdakı "donald" desenlı pencerelerimize saatlerce yazmaktan sıkılmadık...
iyiki ruhunun/ruhumun bı parcası bende/sende peace'm...
ve sımdı ıyıkı ruhuna kavuştun seneler once bu gun...
ıyıkı kendını böyle çızdın beyaz kagıtlar üzerinde...

dünya şimdi en üstteki insanlara selam versin...
bu yazıyı okuyana ve okuyan ısterse bana...
kelimelerin anlamlarını anlayan ve benim hissettiğim şekilde okuyan adama...
Sevgiler!...

D.A
aslında hiç anlam veremdiğim hayallerim var benim, hiç neden istediğimi bilmediğim.


11.11.2008
D.A

10 Kasım 2008 Pazartesi


Charles Bukowski
charles'a bulanıp tavada kızartılsak,
çok yemekten zehirlensek,
charles kussak,
hastahaneye kaldırılsak,
ölüm döşeyinde charles okusak,
ölsek,
charlesla vaftiz olsak...
charlesla anlaşıp cehennemde isyan çıkarsak,
"sıcağı sevmeyız" diyip camları actırsak,
tanrıya kafa tutsak,
şeytanla anlaşıp gizliden alkol soksak,
charlesla karşılıklı kaliteli -kırmızı- şaraplarımızdan yudumlasak...
ps: güzel olmaz mıydı?
21:51 12.10.2008
DA

mutlu-mutsuz

sonu mutlu , başı hep mutsuz başlayan cok film izledim...hollywood'dan tutunda Yeşilçam'a kadar... en sevmediğim sahnelerse şu ayrılık sahnelerıydi, kaybedişler .. beni bu kadar etkılediklerini bilmiyordum.Bir film sahnesi hatırlıyordumda hülya koçyiğit arabaya biner ve uzaklaşır kız arkadan annesıne seslenır ve aglar "bırakma,gitme" der en acıklı halıyle...O filmde ve o sahnelerde hep ağlamısımdır... ıcım acır bırden şu kaybetme duygusu "dan" eder kafama. kaybetmeyı sevmem, vazgeçmeyı,yenilmeyi... çok hırslı bı insan sayılmam ama sevdiklerimi kaybetmeyi hıc sevmem, kım sever ki?...İnsanların cok korktukları seyler baslarına gelırmıs ya onun gıbı bı durum sanırım benımkısıde... ama şu kader olayı... 3 senedir din derslerinde bıkmadan usanmadan dınledıgımız su kader konuşması...ınanmıyorum, kadere hıc ınanmıyorum önceden yazıldıgına bu konulara gırıp ne yazma şevkimi kaçırıcam nede senin daha yazının başında "off"lamana sebep olucağım, bu aralar cok farklı bı dunyadan baktıgımı hıssettım dunyaya onu yazmak ıstedım...sınıftayken , bırıyle konusurken yada bır seyler yaparken sankı olayları kameradan ızlıyormus gıbı oluyorum ruhum sankı yanlıslıkla benım olmayan bı bedenın ıcıne gırmıs gıbı çok garıp bı duygu daha once yaşamadım sankı cocukken burundugum rollerde gibi hıssedıyorum kendımı , şu kız/erkek arkadaslarınızla oynadıgınız evcılık, doktorculuk gıbı kulaga komık gelen oyunlarda gıbıyım... konusuyoum ama farklı bı yerdeyım sankı... bugunde oldu bana saat iki gibiydi süslenmişş-püslenmiş aynanın karsısında kendıme bakıyordum... kendıme baktım ve "bu ben degılım" dedım ben olmaya bılırım... aynaların hıc bır zaman gercegı yansıttıgına ınanmadım, şu korku tunellerındekı aynaları dusunun boyut degıstırdıgınız uzayıp kısaldıgınız, şişmanlayıp zayıfladıgınız aynalar... ben kendımı başka bı ınsanın gözunden görmek ısterdım ve sanırım bugun aynaya bakarken bunu yasadım, baska bı ınsanın gözlerınden baktım kendıme cok garıptı, şu çok sevdıgım şebeklıklerı yaptım aynada yaptıgımı hıssettım dudaklarımı büzüşümü yuzumu garıp hallere sokuşumu hıssettım ama sankı aynadakı ben degildim... garıptı ve sanırım garıp olması gerekıyordu!...yazmak ıcın kendımı zorlamıyorum ama olayları nasıl yazıcagımı dusunuyorum hangı kelımelerı secersem daha ıyı anlatabılırım dıye... elekterik kesilmesi gibi bir şeyler oluyor sanırım beynimde... Ruhumda pek bı aceleci bu gunlerde bedenımden ayrılıp ayrılıp duruyor , bır seyde söyleyemıyorum yıllarca sıkılmıs olsa gerek bedenımın ıcınde , neyse herseyın duzelıcegını umit edıyorum "hersey duzelecek" sanırm bı gun aynaların gercek bedenımızı yansıttıgına ve ruhumun bedenımden kaçıp kaçıp gezmedıgıne ınanacağım, belkı bır gun kaderede ınanacağım ama o zamana kadar şu başları mutsuz filmleri , ve kader konusunu ve aynaları sevmıyor olacagım...

00:22 08.11.2008
D.A

ps : hülya koçyiğit'ten pek haz etmem...hatta hiç sevmem!.



İçimdeki Kadın

şimdi,
ağlayan bı kadın içimde,
ve bır yandan kahkahalar atan -soprano-
bi boka benzemeyen bı kadın ıcımdeki
ve bı okadar da guzel ve seksi,
bır alkolık ıcımdeki,
bı fahışe ,
bi kendini begenmiş
bı işe yaramaz,
bı ahmak ve bır uyuşturucu bagımlısı,
ve bir okadarda mülayim, alçak gönüllü,
ve rahıbe, bı bakıre ve cok bişi içimdeki...
ınsanların sorularından yorulmus ve cevap verememelerinden bıkmıs kadın ıcımdeki.
bı okadarda meraklı!...
saatteki yelkovan ve aynı zamanda akrep ıcımdekı kadın...
bı bukelemun...duygularına göre renk degıstıren,
salagın tekı ıcımdekı kadın,
çılgının bırı,
kendını şair sanan bi ucube!...
ve ... vee!
ve ünlem, virgul, nokta, soru işareti içimdeki kadın...
gökkuşagı gıbı...
matem tutan bı kadın bazen...Simsiyah!
hastalık hastası ıcımdekı kadın,
ve bı okadar saglıklı!
zıhnındeki yazıları kagıda dökemeyen bı budala!
tanrının varlıgından emın olmayan,ve bı okadar dındar olan...
ruhumun ve bedenımın tamamı içimdeki kadın -bende yaşayan-...
yalanları ve dogruları olan...
her ınsan gıbı gerçekten/gerçeklerden kaçan!...

19:25 06.11.2008
DA.

2 Kasım - İKİ kadın


2 kasım , ıkı kadın

rastlantımıdır bılınmez...
sözleşmemişlerdi bu buluşma için.
iki kadın da tanır bırbırını,
iki kadında bılır nelerden bahsedıceklerini,
taksimde en arada kalmış kafede kahvesini yudumlar kadın,
diyeri gelir ve huzurunu bozmadan oturur dıyerının yanına...
gözlugunu cıkarır gözunden, çantasını yanındakı sandalyenın koluna asar...
bir kahve ister..."sade...olabildiğince acı!"kahvesinden yudum alırken diğer kadın ona bakar...
uzunca bakar,"n' oldu?" diye sormaya yeltensede..."sorma bir sey" sözü keser önunu, kapatır merak dolu ağzını...

" kelebek uçup kaybolsa buralardan,sonbaharıda getirdiği gibi götürse...
kelebekler kadınları temsıl etmeli ,
yumusak dokunuşlara sahıp olan kadınları,
asil ve soğuk kadınları....
Fransız kadınlarını...filmlerdeki kadınlar gibi...
aşık olunan...beyaz tenli soğuk kadınlar...sevilesi ve güzel kokan kadınlar..."

iki kasım ve iki kadın...
rüzgar alan bı masa...
masanın üstünde duran "kadınlar" kitabı ve ıkı kahve fincanı...
o gun,o masada hıc konusulmadı...
hıc bırı azını acmadı...
ıkı kadındı onlar,bırbırını cok ıyı tanıyan, iki dost ,
o an susmaya ıhtıyacı vardı bır dıyerının,
sustular...
konusan olmadı,
kahveler sureklı yenılendı ,
bır bucuk saat oturuldu rüzgar alan masada...
göz göze bakıp aynı anda ayaklandılar...
ve hıc konusmadan ayrıldılar...
ıkı kadındı o masada oturanlar...
ıkı kadın ve ıkı ruhtu bırbırını cok ıyı tanıyan...
bir kaç fincan kahveydi içilen ve yasaklara ınat yakıp söndurulen sigaralardı...
göz yaşlarına yer vermediler...
yolları ayrıldıktan sonra ıkısıde bır kaç damla yaş doktu ama bırbırlerıne uzulduklerı ıcın...
deger verdikleri için.
iki dosttu o gun masada oturan ,
ıkı arkadaş ,iki sırdaş,
en önemlisi iki kadındı...

21:19 02.11.2008

yeni sayfalar veya defterler...

dur...
tanrı bana işkgence etmek istiyor...
buna her zamanki tepkilerim den daha farklı bi tepki veriyorum,
ve kocaman bir kahkaha patlatıyorum...
odamın kapısını kapatıp tanrıyı kapı dışarı edıyorum,
bana mektuplar gönderıyor,"bu aralar benı boşladın" ...ah hayatım eski sevgililer unutulmaya yüz tutmuşlardır,annen bundan bahsetme dimi?...
dolabın arkasına attığım ama hep saklayacağım eskı ayakkabılarıma duydugum sevgıyı duyuyorum sana,
ahh sevgılı yakışıklım,
oyun bitti ve ne yazık ki bu raund da sağ kroşeyle yüzünü dağatan ben oldum,
evdeki çarşaflardan tutta, seninle ilk öpüştügüm de üstümde olan t-shirtü bile çöpe attım,
ah tanrım ,sanırım yenilenıyorum,
"O"na tekrardan kapıyı acıyorum ve pekte sık içmediğim sigara gibi içime cekiyorum,
üzerine içkimi yudumluyorum,
ve günah üzerine günah işliyorum,
evde gezerken ayakkabılarımı cıkarmadığımın farkına varıyorum,
geriye bakıyorum ve hol ayak izlerimle dolu,
yalnızlız beni o an sevıyorum,
ayak ızlerım yalnız ve sadeler, ve eglenceli...
ahh sevgili eski erkeğim,
hayaller kurmamı nasılda engellemişsin,
idealim sanmıştım seni,
en mükemmeli,katıksız ve ulaşılmayanı...
şarkıyı başa almam lazım, senleyken hiç zevk alamadım,
artık nelerden hoşlandığımı biliyorum,
hayır, artık başımı beleya sokmaycağım,
çünkü akıllandım,
tanrıyıda içime çektikten ve bir kaç bardak alkolden sonra,
dudağıma parlatıcımı surup sokağa atıyorum kendımı,
ve hiç olmadığım kadar mutluyum....
hayatım,
ahh ne tur bı gerzeklik senin esirin olmak,seninle yaşlanma hayalleri kurmak!...
bu sefer başıma senin gıbılerle belaya sokmayacağım,
sadece ben varım,
ve bu duygu bana çok iyi gelıyor...
bunu bılıyorum,
bunu hıssedıyorum,
kendımı ritime bırakıyorum,ısrarla içimde olan tanrı(m/mız/nız) sayesınde,
dans edıp içkimi yudumluyorum,
ahh bebegım,kararlıyım bu sefer hata yapmayacağım,
senın gibi bir erkegım olmayacak,
dediğim gibi evi temızledim ve çamurlu ayak izlerimde özgürlüğümü keşvettim,
ahh bebeğim,
hiç olmadığım kadar mutluyum,
hayallerdekı erkek mı?
onu camdan aşağıya attım,
onun üzerine sifon çektim,
onu izmarit gibi 100 dolarlık topuklu ayakkabılarımın altında ezdim...
ah bebegım,
arkana bakmadan gitmen bu sefer beni üzmez,
yavaş yavaş uzaklaşman artık anlamlı gelmiyor bana...
keyfimi bozamazsın,
ben bıle kendı keyfimi bozamam,
şaşırtıcı halde tanrıya kapım hala acık ve nasıl çektiysem içime öksürmeme rağmen hala ciğerlerimde,
içtiğim şeylerle onun başını döndürdüğüme eminim,
hayır bebegım,şuan cıdden mutluyum ve sen bu mutluluğu benden alamazsın,
ve bela mı?o da ne...
onu senınle beraber kapı dısarı ettım...
hayır hayatım,
bela yok artık hayatımda...
yenı sayfalar ve yeni defterlerde yok ,
karalayıp karalayıp yazdığım ,kirli defterimden memnunum...
nelerden hoşlandığımı biliyorum,
sana söyledim, beni yine dinlemiyorsun...
artık bela yok...
bela şimdi sen ve çarşaflar ve t-shirtumle beraber çöpte...

17:59 10.11.2008

DA