26 Şubat 2009 Perşembe

Denemediğimi söyleyemezsin

yılın bu zamanı ,
havanın en soğuk olduğu zaman ,
deniyorum,
kendi kendimi saran kollarımla kendimi ısıtmayı,
zamanından önce geliceğini biliyorum,
ben yatmadan önce,
uykuya daldığım koltuktan kaldırıp,
yatağa götürüceksin beni...
alnıma öpücük kondururken ben gizlice araladıgım göz kapaklarım arasından seni seyrediyor olacağım,
ne zaman ve nerde kaybettin sahip olduğun merhameti merak ediyorum,
buna akıl erdiremiyorum,
suan tüm masumiyetimle seni affetmeye hazırım,
hayaller kurup tüm panjurları pembeye boyayabilirim,
denemediğimi söyleyemezsin,
denemediğini söyleyebilirim,
aklım artık yeterince iyi çalışmıyor,
ayaktayım,
ilaçlarla ayakta duruyorum,
Camları açık bıraktığımızda soluğu bahçede alan kedimize benziyorsun,
sevmezdim ya,
kaçtı zaten,
halada sevmiyorum kedileri...
seni affedebilirim,
sadece gelip bakman yeter,
güzel gözlerinden yaşların süzülmesine bile gerek yok,
bunu yapabilirim,
bunu denediğimi inkar edemezsin,
ve ben açık yüreklilikle denemediğini söyleyebilirim,
Soğuğu seviyorum,
ama bu artık canımı acıtıyor,
tırnaklarım morardı ve dudaklarım kurudu,
ellerim acımaya başladı,
esen rüzgar başımı ağrıtıyor...
Suan herşeyimle seni affetmeye hazırım
Hayaller kurup gökkuşağına siyahı ekleyebiliriz,
Denemediğimi söyleyemezsin,
denemediğini söyleyebilirim...


00:08 26.02.2009
Da

Şuan ne kadar mükemmeliz ?

sen , susan ve nefes alışlarını dinlediğim ...
Tanrı'nın varlığından şüphe ettiğim anda gelen,
yarınların erkenden hayalini kurmamı sağladın,
dünyada böyle fantezilerin yaşabileceğine inandırdın,
Aşkın beni en yükseye taşıycağına,
batarken , güneşe bakıp dilek dilemenin doğru olduğuna inandırdın beni,
çocukken daha zeki olduğumuza,
şuan harika hissediyorum,
bana mükemmel hissettiriyorsun,
bana çubuklardaki elma şekeri gibi hissettiriyorsun,
şekerimi yedikten sonra elmanın sırası gelmeli..
buz gibi ellerini boynuma dokundurduğunda en mükemmel orgazmın bu olduğuna inandırdın,
ellerininin soğukluğu geçmeden git...
sen , yine gülümseyen ve dudaklarını hissettiğim.
kendimden şüphe ettiğim anda gelen,
beni terk etmeni istiyorum,
bu aşk bana acı çektirmeye başladı,
çok yoğun,
yoğun aramızdaki ilişki,
kıvamı tutmuş kek gibi kabarıyoruz,
kızarıyoruz ,
yakmayalım birbirimizi,
elma şekerinin dışı gibi kalalım,
kekin içi gibi,
ellerimizdeki soğuk gibi,
tam kıvamındayken bırakalım,
zirvedeyken...
yavaş adımlarla bana gel,
beni terk etmeni istiyorum,
son bir kez öpştükten ve içimi doldurduktan sonra...
söyle bana;
şuan ne kadar mükemmeliz?


19:09 26.02.2009
Da

24 Şubat 2009 Salı

tanışalım?

.tanıştın mı sen benle,tanıştırmayı isterdim ama döndü ve gitti arkasını başka sefere? "evet" mi?.tamam...
ben iki kakaolu ıkı biskuvi arasına sıkılan beyaz kremayım,
tatlıyım ve kakaonun tadını kırarım,
seversin bilirim.
evet seversin,
çileğin üzerine sıkılan kremşantiyim,
kendi yaptığın,
mikser sapını afiyetle yaladığın.
tanıştın mı sen benle?
tanıştırmayı gerçekten bende çok isterdim,
ama istese tanışırdı o seninle.
dönüp gitmelisin belkide,
yüzsüzlüklerinden arınıp.
belkide bı bardak soğuk su içip.
gitmelisin artık,
canının çekmesine aldırmadan,
vazgeçip gitmelisin..
hadi git.


15:43 24.02.2009
Da

22 Şubat 2009 Pazar

öyle birşey işte...

. benim beynim olsa olsa duvarımda asılı olan mantar tablom gibi olur... üzerine raptiyelerle birşeyler astığım ve rengarek olan ( renk mi oda ne, şu cıvıl cıvıl ınsanlardan degılım ben siyah olurdu siyah ohh miss)... sevdiğim insan fotografları, notlarım küçük ama önemli... kocaman Ersin takvimi vs vs...
benim beynim olsa olsa , olsa olsa bi bok olamaz.. kendimi aşağılamak falanda değil bu hani,
bu günlerde çok düşündüm, gördüğüm tüm insanlar fotograflarım için beni taktir ediyor, bense daha çok iyi olmadıklarının farkındayım-hiç-, hatta bazen bunun üzüntüsünü bile duyabiliyorum,
dedim ya beynim mantar tablo benim, konudan konuya atlarım sen üzerindekilere göz gezdirirken, umuma açık tuvalet misali ne ararsan var içinde -izmarit,duvar yazıları,pis bir koku eşliğinde-, farklı olduğunu bilen insanlar vardır ya bahsettiğim en süper ordan buraya zıplayan kahramanlar değil. hissedersin ya, iyi yada kötü birilerinden çok farklısındır, sonra kendin gibi olanları görürsün, dersin o kadarda farklı değilmişim -bunu görebilmekte önemli tabii-, konudan konuya geçtiğimi söylemişti çok sevdiğim adamın biri, doğruda demiş nasıl başlarım nerelere geldim...
özüne gelirsek meselenin ki bir "öz" yok ortada, güzel bi sözle bitirmeli bu acı veren yazıyı....

" hayatımda hiç kimseye ona hissettiğim gibi büyük birşey hissetmedim.Oldukça yıkıcıydı çünkü birbirimize berbat davranıyorduk" Amy Winehouse



ps: rahatsızlık için özür falanda dilemiyorum.

20 Şubat 2009 Cuma

peace & frances den mektuplar...

''Daha çocukça şikayetleri olan. Tükenmiş, deneyimli bir ahmağın ağzından konuşuyor olmak.
Bu bayağı kolay anlaşılabilir bir not olmalı.''

Diye başlamıştı mektubuna acaba bilirmiydi 42 yıl önce bugun ailesi 27 yaşında intihar ediceğini oğlunun(ya da
öldürüleceğini) okurken son mektubunu birçok insanın göz yaşı dökeceğini düşünmüşmüydü ailesi. Babası annenden
başkası olmıycak onu tüm kalbimle seviyorum dedikten sonra evlendiğinde acaba bunun Donald ı ne kadar
etkilediğini umursamış mıydı? Hayır umrunda bile değildi. 42 yıl önce bugun geldi hayata pek çok insanın ilahı
Kurt Donald Cobain hayatını araştıran herkez kendinden bir parça buldu onda. Yüreğini sızlatan bi anısı canlandı
beyninde araştırınca hayatını. Aradığımız cevapları verdi o bize, hayatta önem verdiğim tek düşüncenin sahibiydi.
''Aklıma gelen en kötü suç, insanlara karşı sahtekarlık yapıp %100 eğleniyormuşum gibi görünerek dolap çevirmek.''


Mutsuz iken asla çalışmadım mutlu görünmeye bunu kutsal saydım her zaman ve sayıcağım da. Duvardaki
resimlerine ne zaman baksam ne zaman duysam kulağımda o harika mırıltısını içimi büyük bir pişmanlık kaplıycak.
Elimden birşey gelmiyceğimi bile bile üzücem kendimi birkaç zaman Neden diycem cevabını beklemezcesine,
Kim yapar ki Dünyadaki çoğu şeye sahipken kim artık yaratmaktan eskisi gibi heycan alamıyo diye vazgeçer. Kimse
çünkü para olmasa da bazı şeyler onları ele geçirmiştir bile, yoktur artık Dünyaya yapmak için geldikleri işin bir
önemi. Dönüp arkalarını vazgeçemezler.''Sönüp gitmektense yanıp kül olmak daha iyidir!'' diyemez kimse kolayca .
Yüzlerce insanın ona taptıgını bilerek bırakamazlar herşeyi kaldırılamıycak bir yüktür bu bi süre sonra kendileri
için değil o insanlar için yaparlar işlerini haz duymadan.

Eskisi gibi sana yakın olamasam da her zaman farklısın Donald.İyiki doğdun 42 sene önce bugun.İyiki 27 yıl yaşadın
zirvedeyken bıraktın.İnsanlar her zaman terkedildiklerinde önemi anlar.Bunun gibi bişey senin de yaptığın Boddah'a
sevgiler....


Barış Yıldız
20 Şubat2009 00:14




Sevgili Donald...

Satırlar dolusu mektup yazabilirim... ama sıkılgansın bunu engelleyemeyiz, cehennem bile seni değiştirmemiştir bundan o kadar
eminim ki...simdi yine ucra köşelerde ister istemez dinleniyorsundur , cehennemde seni bir işkence yönetemi olarak mı, yoksa
ödül olarakmı tutuyorlar bilmiyorum. orda olduğundan da pek emin değilim ya zaten..
42 yaşında olucaktın bugün. 27 yaşında gitmeyi tercih etmeseydin, tercih meselesi denir ya aynen öyle..
şanslı ve karizmatik 27lilerdensin sende... tapılası, hayran kalınası...

"Eskisi gibi sana yakın olmasamda her zaman farklısın Donald..." Erken gitmiş olsanda bıraktığın tek bir şarkı bile yetiyor şuan bana..

şimdi sana dün gece yatağımda uyuduğumu, seni düşündüğümü ve dokunduğumu hayal ettiğimi söylüyorum,
hayatına giren aşağılık kadınların yerinde olduğumu, yada bı anıyı, bır saniyeyi paylaştığımı... işte hepsi bu..
ve senin gibi. içime çekerek seni, ölmeyi hiçbirşeye değişmem...
dediğim gibi...

Vazgeçemeyeceğim birşey varsa oda sensin... ve senin benim dünyamda yarattığın etki, bakış acısı - hafif dumanlı ve bunalımlı-..
ve kazandırdığın insanlar...

gözlerimi kapattım simdi ; frances kadar mutlu olabilirim kıyafetlerinin içinde ve şarkını söyleyerek..
iyiki dogdun sevgilim, babam ve tanrım ...

Demet Açıkgöz
00:25 20.02.2009

Donald.

Donald Kurt Cobain


d.20 Şubat.1967 - ö. 5 Nisan. 1994

19 Şubat 2009 Perşembe

14.00 da çıkmak.

bugün okuldan 15.oo yerine 14.oo da çıktık...
bir saat bile olsa erken çıkmanın mutluluğunu hiç şüphesiz tüm okul olaraktan yaşadık..
önce dışarda biraz gezeriz demiştik ama canım istemedi bende fazla gitmedim bu isteksizliğimin üzerine ve annemi aradım " bizi erken saldılar." dedim ... " iyi gel ozaman" dedi... bende bizimkilere annemi bahane edip ayrıldım yanlarından.
iyide oldu hiç halim yoktu oturmaya bile... eve gelmeden D&R dan uykusuzumuda aldım. mutluyum ,huzurluyum. şimdi oturmus Cradle ofFilth dinlerken ne yaptığıma pekte akıl erdiremiyorum.. uzun zamandır dinlemiyordum -sanırım değiştiricem- ...
13.00 da aldıgım sakız ısrarla azımda... odamıda topladım. başka ne yapmalıyım emın olamadım. sana yazıyorum... o basit kelimelerimden bazılarını seçerek ve pekte özenmeyerek yazıyorum...

öyle işte.
görüşürüz..

19.02.09
DA

17 Şubat 2009 Salı

comfortably numb (18:43):
yüce bi salğım ben


~ mad . (18:43):
hah. işte bu kabul edilebilir...

comfortably numb (18:43):
kljgf:DF

~ mad . (18:44):
gklklş.


ps: salak olmak.

16 Şubat 2009 Pazartesi

.nefes alış verişlerin düzenli mi?...

15 Şubat 2009 Pazar

VEGA.







. Öyle küçük harflerle kibar kibar yazamam VEGA'yı ... Çevremdeki herkes benim ne kadar kadın vokal aşığı olduğumu bilir... Ve yine o herkesin içine giren bir kısım arkadaşım, dostum, özelim VEGA'nın , Deniz 'in bende çok ayrı bir yeri olduğunu bilir.. Ben şimdi bunu yazarken sadece seninde o herkesden biri olmanı istedim ...
En değer verdiğim şarkısıda BİHABER dir... Neden bilmem... ben daha çocukken televizyonda klibini izlerdim belkide ondandır ...

"...yürüyorum beyoğlunda aşkımızdan bir haberdin ..." nasılsılda güzeldir... bir çok kez yürüdüm ve bir çok kez aşkımdan bihaber olan adam vardı ...belkide bu yüzdendir...

diyorum ki son olarak ... ben VEGA geceleri yaparım... açarım ve bütün gece VEGA dinlerim ... sende dinle... dinlenmesi gerek bu kadının...

Kaan Tangöze'ninde dediği gibi... VEGA kadını sen nasıl bir şeysin yahu!..


13:36 15.02.2009

DA

14 Şubat 2009 Cumartesi

valentines day

ohh.. Sevgililer günü olalı Türkiye de 48' oldu demekki binlerce sevgili birbirine çeşitli aşk mesajları attı, ve binlerce sevgilisiz insan ağladı , umursamayanlar, aslında umursayanlar ama umursamıyormuş gibi davrananlar gerken 24 saat çabuk geçicek ve bu günde bitecek...
Sevgilim var... ama sadece bu günlük... yakın bir arkadasımla anlaştık ...( yakışıklı bi arkadaş). bir günlüğüne sevgili olma fikrine sıcak bakıyoruz... bu tabi espirisine cok mühim değil sevgililer günü benim için.. ben Dilara'ma gidip içmeyi planlıyorum o gün...
ayh..
gerçekten çok yorgunum... Annemin şarap içmeme izin vermemsi ve bunun yüzünden al bira iç demesi kötü oldu... SKOL dan nefret ettiğim halde içiyorum... 1LT. peace'm tam bir ayyaş içkisi olduğunu söyledi bencede öyle tadıda hiç güzel değil zaten.. içiyorum ama tadını almamaya çalısıyorum içimdeki içme arzusunu bastırmak için içiyorum yoksa içmezdim...
annem biliyor dayanamadığımı biraya...
Şarap içmeme izin verse şişeyi bitirirm istemiyor bunu doğal olarak.. o yüzden de bu yönteme baş vurdu...

neyse... tüm blog sahiplernin sevgililer günü kutlu olsun..
sevmeyenlerinde kutlu olsun, sevenlerinde,sevgilisi olmayanlarında...
heyt...
öptüm.

12 Şubat 2009 Perşembe

Twilight

evet.. evet.. evet...

tüm genç kızları kendine aşık eden buffy ve angel dan sonraki en büyük "vampir - insan aşkı"nı ele alan Twilight filmini sonunda izledim...2.50ytl ye aldığım film gayet kaliteli çıktı bunun mutluluğu içerisindeyim... aynı zamanda wuhuuuu! tanrım aşık oldum... o gözler, dudaklar, güç,yakışıklılık.. şimdi herkes "Edward" diye çığırmaya başlayabilir... Fakaaaaaaaat değil efendim... her zaman olduğu gibi ben yine filmlerin kötü karakterine aşık oldum, yani beyaz atlı vampirimizi bırakıp, ormanların efendisi modunda tüm vahşiliği ve yakışıklılığıyla James denen vampire aşık oldum... Facebookta Edward 'ı konuşan genç kızlarımıza filmdeki gizli potansiyelleri unutmamaları gerektiğini söyluyorum...
bu arada sormak istediğim bir şey var... şu çok övündüğüm korsan cdimde... acaba Sevişme sahnesi kesilmiş olabilir mi? bella bu çocuğu öpüp bırakıcağa benzemiyordu odadayken..
neyse ... ama ortada bi olay varsa bilmek istiyorum... ayrıca Jamess... tanrım o bale salonunda yansımalarıyla beraber ne kadarda mukemmeldi... bir konu daha... eskiden vampirlerimiz ( bkz. angel) güneşe çıkınca yanarlardı bunlar parıll parıll parlamaktalar, aynı zamanda vampirlerimizin(bol bol sahiplik eki) yansıması olmazdı... bir diğer konu ; bu film bir devam filmi mi?... sanıyorum öyle ozman bekleyelim ve görelim... aynı zamanda bella denen kızı hiç begenmedim... alice cullen , bella denen kıza bin basardı ( edward denen heriften hoşlanmadım bu yüzden kıskançlık sanmayın ulen!)... Son olaraksa... bende vampir olsam keşkee ... yağmuruda ,soğuğuda severim ben... bu cullenlar James'i öldürmeselerdi bloggerım üzerinden kendisine bir çağrıda bulunabilirdim... hadi bakalım öptüm hepinizi...

ps: Facebook taki "Twilight" gruplarına üye olmayacağımı bildirmek, james denen adamı dünya gözüyle görmek için nerelere gitmem gerektiğini söylemek istedim ...

11 Şubat 2009 Çarşamba


. my make-up maybe flaking, buy my Smile still stays on ...

10 Şubat 2009 Salı

. Kafamın İçinde ...

kafamın içinde...
beyin kıvrımlarımın arasında dolaşıyor,
şüpheci ve çekici...

geriye bakıyorum...
geriye baktığım için bu üzüntüm,
mutluluklarım çokta olsa mutsuzluklarımın

yanında küçücük ..
bana karıncaları hatırlatıyor..

görmeden ezip geçtiğim karıncaları...
bir cami yaptırmalı.

bir minareyi yakmalı belkide,
bir çanı atmalı aşağıya..

kafamın içinde bir yerlerde uçmamı sağlayacak

mutlu anılar olmalı...
masallardan kalan bi kaç parça bir şey...
yok.
umursamıyorumda..
küçük bi rahatsızlık duyuyorum sadece.
küçük ama güçlü.
balyoz darbesi gibi kafama inen - dan dan dan-
biliyorum ben.
bildiğim ve yazabildiğim için şanslıyım aslında,
kafamın içinde dolaşıyor.
durmadan konuşuyor.
canımı acıtıyor.
çızırtı.
evet. o televizyonun karıncalı kanalının cızırtısı.
o bebek ağlaması, anne bağırması...
kafamın içinde.

bir poster yırtmalı,
duvarları pastel boyayla boyamalı..

küfür etmeli,
ve somurtmalı (gülümsemeli)..

16:53 10.02.2009
DA

9 Şubat 2009 Pazartesi

. bu gün onu parfümünü koklayacağım bahanesiyle kandırıp boynunu ısırdım ...

8 Şubat 2009 Pazar

Özledim Seni ..

özledim seni...

sen kimsin?

evet sen,

durup yüzüme bakan,

güzel dudakları olan,

ellerinde hiç fena değilmiş...

özledim seni,

sen yoktun,

sen hiç olmadın,

sen hayaldin,

kadın mı , erkek mi?

bilemedim,

bilsemde söylemek istemedim...

kalçaların güzelmiş...

aynadaki yansımanda...

özledim seni,

seni tanımadan seni sindirdim,

seni bekledim,

ve sen gelmedin,

bunalımlı değilde,

kanamalı bir yıl geçirdim,

orgazm olup göklere ulaşmak var şimdi,

dudaklarınla kutsa beni...

özledim seni,

tanımadığım halde,

begendim tenini ...

08.şubat.2oo9

D.A

5 Şubat 2009 Perşembe

konuşası olmak + mallık! :D

şuan bir sürü cümle kurmak istiyorum karşımda olan birine ... ama odamdayım yalnızım ve ıncubus dinlemekteyim sayın Yağız yılmazın attıgı Journal sayesinde...
öyle işte çok konuşasım var konuşucak ınsan yok plak karıştırıyorum...
fotograf çekip çekip duruyorum hepsini titretiyorum o.o
eskiden telefonla nasıl yukardan çekiyormuşum anlayamadım gercı ınsan D80 i amele gibi yukaran tutup geçkmeye çalışırsa -ferrarisine oto gaz taktıran heriften arabanın alınması gibi- elimden alınmalı makina.. neyse bu aramızda... bu mallığım yani...
konuşasım var...
gelin biriniz..
olmaz mı ?

Uyarı :

sevişmeliyiz... evet "layne layne " diye bir yerlerimi yırttıktan , Roxanne den fahişe ruhu kaptıktan sonra baktım ki ne layne 'nin geliceği var ne de Roxanne bağımlılığımın geçiceği...
kendilerini tekrar eden cümlelerle devam ediceğim...
Sevişmeliyiz, hepimiz...

1 Şubat 2009 Pazar

iyi pazarlar ..

yorgunum, sürekli gezdiğimden falan da değil, cuma akşamından beri evden dışarı çıkmadım, insani ihtiyaçlarım dışında pc başından kalkmaz oldum ... aklımda sürekli arkamda duran yatağa atlayıp sürekli uyumak geçsede bunu gerçeklestirmedim... pink 'e benzediğimi düşünüyorum evde kaldıgım sürece neden bilmem ... aslında biliyorum altımda klasik adidas eşoftman ve üzerimde beyaz kalın askılı bir atlet var evet evet kendimi pink'e benzetmemin tek nedeni... çok saçma gelebilir aslınd bir şehir krosu görünümündede olabilirim suan ... görmemeniz ve sadece okumanız gerçekten benim için hayrlı birşey...
şimdiyse aşağıya inip annem yemek hazırlarken ona yardım etmem lazım, bu içimden gelmiyor , aşağıya inerken kinayeli kinayeli "kahvaltı hazırlayalım mı demet" dedi... o raddeden sonrada hayır demiş olsamda bunu pek ciddiye almadığını biliyorum ...
neyse işin özü ; hepinizi Seviyorum ( bazılarınızı bira daha az, bazılarınızıysa hiç sevmiyorum), pink'e benzediğimi düşünüyorum, saçlarım yukardan toplu ...
ve evet şimdi aşağıya iniyorum iyi pazarlar...


01.şubat.2oo9
13:13